Yazıcı

by Erkan K.

Yine kendini kaybetmiş, arayışını harflerden oluşan kendi ördüğü yazı dünyasında sürdürüyordu. Her hecede suskunluktan, dilsizlikten biraz daha sıyrıldığını hissediyor rahatlıyordu. Uzun süredir üzerinde çalıştığı romanı, kalemi eline alır almaz kendini yazdırmaya başlıyor, karakterlerinin soluğunu duyabiliyordu.

“Salih elinde tuttuğu tabancayı aynaya doğrulttu. Hırıltılı nefes alışına çekilen tetiğin ve patlayan barutun sesi eşlik etti. Ayna kırılmış, duvarda merminin bıraktığı delik kalmıştı.”

Durdu. Bardağı ağzına götürdüğünde kahvenin bittiğini gördü. Böyle anlarda zorlukla toparladığı zihni kum gibi dağılır, yeniden toparlanması vaktini alırdı. Sinirinden bardağı kırarcasına elinde sıktı. Salih’i böyle bir anda yalnız bıraktığı düşüncesi nefes almasını güçleştiriyordu. Şimdi elinde bir silah olsa kendi başına dayayabilirdi.

Kahve makinesini ağzına kadar doldurup düğmesine bastı. Yağmur damlalarının pencereyi insafsızca dövüşünü izledi. Cama çarpan ve aşağı gözyaşları gibi süzülen damlalar onu geçmişine götürdü. Çocukluğunu hatırlıyordu. Sobanın çıtırtısını duyuyordu şimdi. Pencereden köpeklerin yağmur altında birbirine sokuluşunu, şemsiyesiz çocukların oyunlarını, saçak altında bekleyen yaşlı amcayı görebiliyordu. Böyle ıslak zamanlarda annesi sobanın haznesine, külün içine yerleştirdiği patatesleri közde pişirirdi. Patatesin kokusu, annesinin yumuşacık elleri ve sesini hatırlıyordu.

Kahve makinesinin uyarı sesiyle irkildi. Masanın başına geçtiğinde Salih elinde silahıyla kareli defterin yüzeyinde onu bekliyordu.

Kırık bir ayna parçasını avucuna aldı. Tereddütsüz sıktı. Kan sıcak sıcak süzüldü avucundan. Elinde biriktirdiği kanı merminin deliğine ve çevresine sürdü.

Kafasını toparlamak ve bu olana bir anlam verebilmek için başını salladı. Bazen işe yaradığı olurdu. Ancak şimdi kendini çaresiz hissediyordu. Salih’in neden böyle davrandığını anlayamıyordu. Eli istemsizce kâğıdın üzerinde hareketini sürdürdü.

Salih’in kanlı eli gri duvarda fırça gibi ilerliyordu. Çok geçmeden bir yazı belirdi: ‘ölüm’. Salih başını yukarı kaldırdı, gülümsedi. ‘Beni duyduğunu biliyorum. İkimiz için de üzgünüm. Kalemi bir kenara bırakma vaktin geldi. Hayatla, cama vuran yağmurla, köpeklerle vedalaş.

Dehşete kapılmışçasına olduğu yerde kıpırtısız kaldı. Gözleri, çakıldığı yerde hareketsizdi. Hırıltılı soluğu gittikçe hızlandı. Gövdesi sarsıldı ve masaya yığıldı. Soluğu kesilmiş, kalbi susmuştu. Hızını artıran yağmur, camı daha hızlı dövüyordu. Her şeye rağmen güzel olan bir şey vardı. Kahve makinesinden yayılan filtre kahve kokusu odanın havasını tüm çekiciliğiyle kaplıyordu.

 

Erkan K.

Şunları da beğenebilirsin

-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00