Tahta Kılıç

by Erkan K.

Musashi alana varmadan önce kokusu gelmişti. Rakibi tiksinti ve aşağılamayla izledi onun yürüyüşünü. Bir saattir onu bekleyen adam sinirden burnundan soluyordu. Samuray geleneğinde dakiklik önemliydi. Musashi pis pis sıratarak yerini aldı. Kendisiyle alay edildiğini düşünen rakibi Takashi katanasının kabzasını ezercesine sıktı. Bir an önce bu terbiyesizliğin bedelini düşmanına ödetmek istiyordu. Öne doğru bir adım atmıştı ki Musashi, “hele dur bir soluklanalım, ölmek için bu kadar acele etme,” dedi gülerek. Karşılaşmayı yönetmek için gelen Daimyo eliyle durmasını işaret etti Takashi’ye.

Musashi hazır olduğunu Daimyo’ya baş işaretiyle belirtti. O da dövüşün başlaması için komut verdi. Takashi katanasını kınından yıldırım hızıyla çekti. Kılıç ıslık sesiyle havayı yardı. Musashi soğukkanlılığını hiç bozmadan ağır ağır belindeki ağaçtan yapılmış kılıcı çıkardı. “Ne saçmalıyorsun sen, o tahta çubukla mı benimle dövüşeceksin?”
“Nesi varmış kılıcımın. Belki de sana bunu layık görmüşümdür kardeşim.”
Takashi bu söz karşısında çılgına dönercesine atak yaptı. İki eliyle kabzasından kavradığı kılıç Musashi’nin başına doğru yukadan aşağı inerken Musashi hızlıca yana doğru çekildi ve tahta kılıcıyla rakibinin başına sert bir darbe indirdi. Çevrede toplanan herkes hayretle Takashi’nin bir kütük gibi yere devrilişini izledi.

Musashi, rakibinin yere serili bedenine alaycı bir bakış attı. Takashi’nin sertliği ve öfkesi, katanasının keskinliği kadar keskindi ama öfke, dövüşte daima zayıflıktı. Çevredeki kalabalık, samurayın bu basit tahta kılıçla elde ettiği zafer karşısında şaşkınlıktan donup kalmıştı. Bir ölüm kalım mücadelesi gibi başlaması beklenen düello, sadece birkaç nefeslik bir zaman diliminde sona ermişti. Daimyo, Musashi’ye doğru yaklaşıp gözlerini kıstı. Bu genç savaşçı, kendine olan aşırı güveniyle tanınıyordu ama bu kadar açık bir küçümseme, savaş meydanında pek hoş karşılanmazdı.

“Musashi,” dedi Daimyo, sesi ağır ve tehditkârdı. “Seni buraya onurla savaşman için çağırdık. Rakibini aşağıladın, geleneğimizi ayaklar altına aldın.”

Musashi, tahta kılıcını bir kenara koydu, başını hafifçe eğerek alaycı bir gülümsemeyle konuştu. “Onur mu? Bir savaşçı için onur, öfkesine ve zayıflığına yenilmemekte yatar. Takashi katanasını iyi kullanabilir, ama yüreği boş. Tahta kılıç, bir samuray için yeterli değilse, gerçek bir savaşçı sayılmaz.”

Daimyo’nun bakışları sertleşti. “Rakibin henüz ölmedi, Musashi. Yenilgiyi kabul etmediği sürece dövüş sona ermiş sayılmaz.”

Bu sözler üzerine Musashi, Takashi’nin hâlâ yerde yarı baygın yatmakta olan bedenine baktı. Gözleri yavaşça aralanıyordu. Yenilgiyle yüzleşmek istemeyen bir savaşçının gururu, kılıcının keskinliğinden daha güçlüydü. Yavaşça doğrulmaya çalışırken, gözlerinde öfke ve utanç karışımı bir parıltı belirdi.

“Bitmedi!” diye bağırdı Takashi, sendeleyerek ayağa kalktı. “Bu aşağılamanın bedelini sana ödetmeden ölmeyeceğim!”

Musashi bir adım geri çekildi, gözleri ince bir alayla kısıldı. “Ne zaman biter biliyor musun?” dedi. “Ölüm korkusu kalbini tamamen sarmaladığında.”

Takashi’nin eli tekrar katanasına doğru kayarken Musashi, çok daha önce stratejisini belirlemişti.

Takashi’nin katanası tekrar havaya kalktı, bu kez hırsla doluydu; ama Musashi’nin gözlerinde öfkeye dair hiçbir iz yoktu, sadece soğukkanlılık ve hesaplanmış bir sabır vardı. Takashi’nin adımları telaşlı, hamleleri kaotikti. Hırsla savurduğu kılıç, Musashi’ye ulaşmadan önce, sanki havada aniden duracakmış gibi yavaşladı. Musashi’nin zihninde ise bu mücadele çoktan sona ermişti.

Bir adım geri çekildi ve Takashi’nin katanasının hışımla havayı kesmesine izin verdi. Takashi dengesini kaybedip bir anlığına sendelediğinde, Musashi tam o anda harekete geçti. Tahta kılıcıyla bir kez daha hamle yaptı, bu kez Sunyari’nin bileklerine doğru bir darbe indirdi. Tahta kılıç, sert bir tokat sesiyle Takashi’nin ellerini felç edercesine vurdu. Katanası bir anda yere düştü, tıpkı onuru gibi.

Takashi’nin gözlerinde ani bir acı belirdi, fakat bu acı sadece bedensel değildi. Elleri boşta, önünde titreyen katanasıyla yüz yüze kaldığında, gururunun derin yarasını hissetti. Musashi’nin tahta kılıcı, rakibinin elini değil, ruhunu hedef almıştı.

Kalabalık, sessizlik içinde bu sahneyi izlerken, Daimyo bir kez daha araya girdi. “Musashi!” dedi, sesi bu kez daha derin ve otoriterdi. “Bu dövüş sona erdi. Rakibin artık silahsız ve yenik.”

Musashi, bir an daha Takashi’ye baktı, onun sessiz çöküşünü izledi. Ardından gözlerini kalabalığa çevirdi ve sakin bir sesle konuştu: “Savaşın asıl zaferi, düşmanı öldürmek değil, onun içindeki zayıflığı ortaya çıkarmaktır.”

Daimyo, kaşlarını çatarak birkaç adım yaklaştı. “Senin savaşın sadece rakiplerinin bedenleriyle değil, onların onurlarına da saldırıyorsun, Musashi.”

Musashi, bir an durdu ve derin bir nefes aldı. “Onur, bir samurayın en büyük silahıdır. Ama bir savaşçının onuru, kılıcının keskinliğiyle değil, zihninin dinginliğiyle ölçülür.” Sonra yere bakarak ekledi: “Kılıcıma ihtiyaç bile duymadım.”

Takashi’nin elleriyle katanasına doğru uzanışı acı doluydu. Ama artık katanayı tekrar kaldırmaya mecali yoktu. Yere doğru eğildi, diz çöktü ve başını eğerek mağlubiyetini kabul etti. Bu bir samurayın verebileceği en büyük teslimiyet işaretiydi.

Daimyo, gözlerinde belli belirsiz bir saygıyla Musashi’ye baktı. “Savaşın kuralları, her zaman kılıçla çizilmez, Musashi,” dedi. “Ama senin yolun tehlikeli bir yol. Bunu unutma.”

Musashi, hafifçe başını salladı ve son bir bakışla Takashi’ye dönerek, tahta kılıcını tekrar beline soktu. “Herkesin yolu farklıdır efendim,” dedi. “Benimki sadece biraz daha… yalnız.” Ardından, hiçbir şey olmamış gibi sırtını dönüp kalabalığın arasından sessizce uzaklaştı.

Musashi’nin adımları, ardında bir sessizlik bırakarak uzaklaşırken, meydanda toplanan kalabalık hâlâ nefeslerini tutuyordu. Takashi’nin düşüşü, sadece bir savaşçının değil, savaşın anlamını yeniden düşünmeleri gerektiğini hatırlatıyordu.

Ve Musashi’nin zihninde, bu sadece bir dövüşün sonu değil, belki de çok daha büyük bir yolculuğun başlangıcıydı.

Şunları da beğenebilirsin

-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00