Bir sızılı türkü radyodan ezgileniyor “evvelim sen oldun ahirim sensin.”
Bir aşkı bütün ömre yayma iradesini gösterenler ya da niyetlenenlerin peşinden gidebileceği sözler bunlar. Şimdi ilişkiler suya yazılıyor, kumdan yapılıyor aşkın heykelleri bu yüzden en küçük bir rüzgâr her şeyi silip süpürmeye yetiyor. Artık insanların gemilerini sonsuza değin demirleyebilecekleri kıtaları yok, bir ada bile olmayan küçük kayalıklar var yollarında, taştan taşa seke seke ömürlerini harcıyorlar.
İnsanlar belki de hayal etmeyi unuttu, dünyanın düzeninde paranın saltanatında kısıtlı bir düş ve düşünme gücü aşkları da ufaltıyor.
İnsanların inançları yok. İnanmadığımız hiçbir şeyin peşinden gitmek istemeyiz. İnanmadığın bir tanrı yalnızca dilsel alışkanlıklarımızda varlığını sürdürür. Aşk da dilimizi sarhoş eden, konuşmaktan zevk aldığımız ancak kendisi var olmayan bir ütopya oldu. Aşkın kuyusunu yaşanmışlıklarımız, hayallerimiz, inançlarımızı değil, içi boş, hayata dokunmayan sözcüklerimizi atıyoruz.
Dünya hızla dönmeye devam ederken geçmişte tüm heybetiyle var olduğunu bildiğimiz şeyleri uzay boşluğuna savurdu. Elimizde sanki bir tek hayatta kalma çabası kaldı. Yaşamın tadı tuzu, balı olan aşkın yerini meta aşkı, para aşkı aldı. Tabii ki bunların yokluğunda da tek belirgin duygu kaygı ve korku kaldı.
Erkan K.